Asgari Ücret Komisyonu tarafından önümüzdeki yıl geçerli olacak asgari ücret belirlendi. Buna göre 2012’nin ilk 6 ayı için asgari ücret 701 lira; ikinci altı ay için 740 TL olacak. Bunun yüzdelik karşılığı ilk 6 ay için yüzde 5,91, ikinci 6 ay için yüzde 6,09’dur.
Yaşamlarını emekleri karşılığında sürdürenler açısından asgari ücret son derece önemlidir. Ancak ülkemizde belirlenen asgari ücretler en temel ekonomik ihtiyaçları bile karşılamak konusunda yetersiz kalmaktadır. Üstelik ekonomik politikalar, daha çok siyasal düzlemde yapılandırıldığından, bundan zarar görenler de hep emekçi kesim ve hizmet sektörü olmakta, ekonomik kazancın büyük bölümü ayrıcalıklı kesimlere aktarılmaktadır.
Aralık ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1000 TL, yoksulluk sınırı 3000 TL’dir. Yoksulluk sınırının asgari ücretin 4,5 katına eşit olduğu düşünülürse, bugün asgari ücret konusunda yapılan sözüm ona iyileştirme açıklamalarının koca bir yalandan ibaret olduğu açıkça görülecektir. Asgari ücret konusunda uygulanan kurumsal politikaların içeriği, ekonomik ve sosyal alanda çeşitli hedefler ortaya koyamamakta, gelir dağılımı mekanizmasında adil bir düzenleme öngörememektedir. Oysa sosyal devlet anlayışının gereği, alt ve üst yapı arasındaki gelir dağılımında adil davranmak ve toplumsal dengeyi sağlamaktır. Bu nedenle ulusal gelir, adaletli bir şekilde paylaşılmalı ve asgari ücret ile geçinenlere de yansıtılmalıdır.
Bugün Türkiye’deki emek piyasasında, asgari ücret, işsizlik ve enflasyon arasındaki ilişki yeterince sağlam veriler üzerinden ele alınmamaktadır. Dolayısıyla da toplumun asgari ücret ile çalışan kesimi, enflasyon karşısında ezilmekte, hayalini kurdukları asgari yaşam düzeyinin çok gerisinde kalmaktadır. 20 milyondan fazla yurttaşımızı doğrudan ilgilendiren asgari ücret hesaplanırken, hem çalışanın hem de ailesinin ihtiyaçları birlikte ele alınmalı; geçinme endeksleri, ailelerin gerçek tüketim ihtiyaçlarından oluşturulmalıdır. Ancak böylelikle asgari ücret, tüm ailenin geçimini ve refahını sağlayacak düzeyde belirlenebilecektir.
Bugün halkın büyük bölümü açlık sınırının altında, yoksulluk sınırınınsa çok ama çok uzağında bir yaşam sürdürürken, 22 Aralık gecesi TBMM’de, milletvekillerinin emeklilik maaşları 5300 TL`den 7700 TL`ye çıkarılmıştır. Bir emekli milletvekilinin maaşı, 11 asgari ücretlinin aldığı ücretin toplamına bedeldir. Kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı verilmesine rağmen, 16 aydır gerekli düzenlemeleri yapmaktan kaçınan siyasal iktidar, milletvekili maaşları söz konusu olunca, oybirliği ile karar alabilmektedir. Ancak söz konusu onurlu bir yaşam için yalnızca hakkını isteyen emekçi olunca, türlü bahaneler yaratmaktadır. Bu da iktidarın sosyal devlet kavramından ne anladığını (!) ortaya koymaktadır.
Emperyalist-kapitalist sistemin, emekçileri açlık ve sefalete mahkum eden politikalarına karşı hiçbir emek örgütü sessiz kalamaz. Devlet çalışanlarını yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm eden, asgari ücretliye göstermelik ücret artışlarını reva gören siyasal iktidarların uyguladığı emek karşıtı politikalar karşısında, tüm emek örgütlerinin mücadele alanını genişleterek ortak tavır almaları zorunludur.