Emperyalizme karşı mazlum milletlerin zaferinin sembolü olan ve Anadolu halkının vatanperverliği, cesareti ve azmi ile sömürgeci devletlere karşı kazanılıp tüm dünya milletlerine örnek teşkil eden Ulusal Kurtuluş Savaşı zaferi, Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve kurucu kadro tarafından iktisadi zaferle taçlandırılmak istenmiştir. Emperyalizme karşı girişilen bu mücadele, Cumhuriyeti ilelebet payidar kılmak için vatan topraklarının dört bir yanına iktisadi teşebbüsler kurmakla devam etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Kılıç ve saban, bu iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlup olmuştur” sözü şeker fabrikalarının kuruluşunda şiar olmuştur.
Savaştan çıkmış, yoksullukla baş başa kalmış ve varını-yoğunu canı pahasına vatanına feda etmiş bir milletin kalkınmasının anahtarı sanayileşmede görülmüştür. Bu doğrultuda atılan adımların başında, Anadolu topraklarının verimliliğini sanayileşmeyle bütünleştirecek olan şeker fabrikalarının kurulması gelmektedir. Uşak’ta, Alpullu’da, Eskişehir’de, Turhal’de, Elbistan’da, Erciş’te, Muş’ta ve imkanlar elverdiği ölçüde doğusundan batısına yurdun her yerinde şeker fabrikaları kurulmuştur. Bu fabrikalar kısa zamanda, bölgenin pancar üreticilerinden nakliyecisine, işçisinden memuruna Türk ulusunun göz bebeği olmayı başarmıştır. Türk ulusunun kanının ve canının ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti, yine Türk ulusunun pancar tarlalarında ve fabrikalarda döktüğü alın terinin ürünü olan şekerin de katkısıyla bağımsızlığını sağlamıştır.
Şeker fabrikaları yalnızca ekonomik değil; köylümüz, işçimiz, memurumuz ve üreten tüm değerlerimizin kültürel ve sosyal anlamda gelişmesini de sağlamış, her anlamda Cumhuriyetin lokomotifi olarak var olmuşlardır.
Bugün gelinen aşamada ise bir ulusun, medeniyetin belkemiğini oluşturan, var olma mücadelesinin iktisadi, sosyal ve kültürel anlamdaki sembolü olan şeker fabrikaları, özelleştirme furyasına kurban edilmek istenmektedir. Yokluk içinde kurulup ülke kalkınmasında başrol oynayan ve stratejik bir öneme sahip olan şeker sanayisi, emperyalist güçlerin çıkarları doğrultusunda peşkeş çekilmeye çalışılmaktadır.
Özelleştirmeler neticesinde işçinin, memurun ve tüm ulusumuzun yaşadığı mağduriyetler ortadayken, özelleştirmelerin milli ekonomiye, ulusal servete getirdiği yükler gün gibi ortadayken; Cumhuriyetin mirasından kalan az sayıdaki teşebbüsten şeker fabrikalarının da hukuksuz, usulsüz ve mantık dışı şekilde, yangından mal kaçırırcasına satılmak istenmesi anlaşılabilir değildir.
Başta şeker sanayisinin paydaşları olmak üzere, yurdumuzun dört bir yanında bu fabrikalar sayesinde geçimini sağlayan yurttaşlarımız için ve en önemlisi Cumhuriyetimizin bağımsızlığı ile kalkınması için, yapılan bu yanlıştan derhal geri dönülmelidir.
Büro-İş olarak milli sanayimizin, küresel aktörlerin misyonunun gerçekleştirilmesi uğruna yok edilmesine şiddetle karşı olduğumuzu basına ve kamuoyuna bildiririz.
Saygılarımızla,
Haydar ŞAHİNDOKUYUCU
Büro-İş Sendikası
Genel Başkanı