Ülkemiz emek mücadelesinde önemli iki gün; 15- 16 Haziran 1970.
15-16 Haziran eylemleri, işçi sınıfının mücadelesinin önünü kesmek üzere hazırlanan bir yasa tasarısının Meclis’te kabul edilmesi üzerine başlar. Türk-İş’in de desteğiyle hazırlanan yasa tasarısı, işçi sınıfının sendikal haklarına getirilen bir dizi değişiklikle birlikte sendikal örgütlenmeye baraj getiriyordu: Sendikaların ülke çapında faaliyette bulunabilmesi için işkollarındaki işçilerin en az üçte birini üye yapması gerekiyordu.
Anlamı; iktidar güdümünde olan Türk- İş dışındaki
sendikalara örgütlenmelerin önünü kesmek ve nihayetinde toplu iş sözleşmesi
dahil birçok hakkı ellerinden almaktı.
Ve 15-16 Haziran...
Bu iki gün boyunca işçiler İstanbul ve Kocaeli’nde fabrikalardan çıkarak şehir merkezlerine doğru yürüyüşe başlamış ve iki gün boyunca kent merkezlerine 150 bin işçi yürümüştü.
Bugün, büyük onurlu yürüyüşün 53.yılında bu ayağa kalkış, ülkemizde işçi sınıfının mücadelesinde referans olma özelliğini hala koruyor.
Tarih tekerrür etmez, işçi sınıfı yola koyulur. Ancak işçiden bihaber sarı sendikaların tarih sahnesindeki rolleri değişmez.
15-16 Haziran’da işçilerin direnişe başlamasının ana
meselelerinden biri olan yüzdelik barajlar, bugün bir kez daha sınıfının
parçası olan kamu emekçilerinin önüne duvar olarak örülmek isteniyor.
Yandaş ve yancı sendikaların talebi ile toplu
sözleşmeye konulan %1 baraj garabetine Danıştay Eşitlik ilkesine
ve Hukuka aykırı olduğu gerekçeleri ile “dur” demesine
rağmen Sarı Sendikalar durmadı.
Kamu emekçilerinin sendikal özgürlüklerini ortadan kaldırmak
istiyorlardı. Bu kez, %2 barajı için Meclis’e kanun teklifi verdirdiler ve
teklif Meclis’ten geçerek yasalaştı.
İşçisiyle, memuruyla Türkiye emekçi sınıfın yeni 15-16
Haziranlara ihtiyaç duyduğu gün gibi ortadadır.
Bu vesileyle, bir kez daha ilan ediyoruz: Sendikal
özgürlüğümüzü yeniden kazanacağız.
Biz kazanacağız!
Gücümüz Birliğimizden Gelir.
Yaşasın Büro İş
Yaşasın Birleşik Kamu İş
MERKEZ YÖNETİM KURULU