TÜRKİYE CUMHURİYETİ SAHİPSİZ DEĞİLDİR.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşullar içinde vatandaşların, işçinin, esnafın, memurun hayat koşullarını asgari düzeyde dahi olsa yeterli gelirden mahrum kaldığı; insanlarımızın geçinemediği, sefalet ve yokluk içinde kalanlara hemen her gün yüzbinlerin, milyonların eklendiği; basiretsiz ve beceriksiz idareciler elinde paramızın pul kadar değersiz hale getirildiği, hemen her gün fiyat etiketlerinin değiştiği; devletin açıkladığı enflasyon ve işsizlik oranları ile bağımsız kuruluşlarca hesaplanan enflasyon ve işsizlik oranlarının devasa bir uçurum haline geldiği;

Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin ve istismarın, cinayetlerin korkunç şekilde arttığı;

Adaletin idarecileri koruma adına işlevsizleştirildiği, güçlünün ve sesi çok çıkanın haklı olduğu, hukukun ayaklar altına serildiği; sosyal medya desteği olmadan herhangi bir konuda herhangi bir mağdurun sesinin bile duyulamadığı;

Kara para ile mücadelenin, uyuşturucu ile mücadelenin, kaçak bahis ile mücadelenin, çetelerle mücadelenin, mafya özentisi ayak takımı ile mücadelenin dahi siyasi saiklerle sekteye uğratıldığı gibi siyaseten yakın olan bazılarına kol kanat gerildiği;

Toplumu derinden sarsan toplumsal olay ve olguların iktidara sahip olanlarca görmezden gelindiği ve yaklaşan büyük tehlikelere karşı büyük bir acz içinde kalındığı;

Ülkeyi tamamen bir vahşet sarmalına sürükleyen olaylara karşı kayıtsız kalındığı; bireysel silahlanmanın gözle görülür şekilde artması karşısında dahi hiçbir tedbirin alınmadığı;

Her karışı kanla, canla, bedel ödenerek alınmış bu güzel vatanın her bir toprağının mütekabiliyet esaslarını da ihlal ederek karış karış satıldığı, toprak alana vatandaşlık verildiği, 250 bin dolar veren mafya liderine, çete liderine, uyuşturucu tacirine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği; Karadenizden Akdenize, Egeden Doğu Anadoluya her karış vatan toprağının talan edildiği;

Müreffeh batı ülkeleri parmakla sayılabilecek kadar ve yetişmiş kalifiye işgücü olarak sığınmacı kabul ederken, ardına kadar açık sınırlarımızdan sayısının tam olarak ne olduğu devletin resmi kurumlarınca dahi bilinemeyen sayıda milyonlarca sığınmacının hiçbir inceleme, araştırma, soruşturma olmaksızın halkın arasına salındığı; eğitim, kültür ve yaşam biçimi olarak hiçbir şekilde ülkemize, milletimize, kültürümüze, yaşam biçimimize uyum sağlayamayan ve sağlayamayacak olan bu milyonlarca insanın halihazırda çok sayıda adli olaya karıştıkları, orta ve uzak gelecekte nüfus bazında ülkemiz topraklarında yaşayan Türk Milletinin sayısını da geçeceği; demografik yapımızın bozulmasına sebebiyet verildiği gibi ülkelerinde af ilan edilmesine rağmen hiçbirinin geri gönderilmediği, milletçe kaç milyon olduklarını devletin bile bilmediği bu sayıda insanın temel ihtiyaçlarını karşılamak, yiyecekten barınmaya, ısınmadan aydınlanmaya kadar tüm kalemlerdeki devasa artışları karşılamak zorunda kaldığımız; bütün bunlar yetmezmiş gibi ülkemiz insanından çok daha refah seviyesinde, öğrenimden barınmaya, ısınmadan iletişime kadar insanımızdan çok daha iyi ve yeterli seviyede yaşamlarını sürdürdükleri;

Cumhuriyetimize ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve değerlerimize, milli birlik ve beraberliğimize yönelik saldırıların açıkça korunduğu;

Anayasanın değiştirilemez maddelerinin açıkça Anayasal suç işlenerek tartışmaya açıldığı, dünyadaki tek gazi meclis olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin başkanlık koltuğunda oturan ve Cumhuriyete sadakatten ayrılmayacağına dair yemin eden zatın bu tartışmalarda başı çektiği; hukukçu kimliğine sahip bir kısım yöneticilerin, baro başkanlarının dahi bu yolda Anayasal güvence altında bulunan ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek hükümlerin değiştirilmesi ve kaldırılması için önayak olduğu;

“Kimler kimlerle beraber” dedirtircesine, başından bu yana aynı kaptan su içip aralarındaki rant kavgası nedeniyle ayrı yollara savrulan şuursuzların, bugün sanki kendi elleri temiz kalmış gibi, aynı yolda yürümemişler gibi, kendileri gibi aynı kaynaktan beslenen birbirleri ile karşı lanetleme yarışına girdikleri;

Millet iradesinin tecelligâhı olan gazi mecliste, adı milliyetçi olan bir siyasi parti genel başkanının bebek katili terörist başının serbest bırakılıp mecliste konuşmasının temenni edildiği;

Tepeden tırnağa kokuşmuşluğun, yozlaşmışlığın, yolsuzluğun, rantçılığın, servetlerine servet katmaktan başkaca bir amacı olmayanların; hukuku kendilerine göre eğip bükerek adaleti kendilerinden olmayanlara sopa misali salladıkları, kendilerinden olmayanlara hayat hakkı, söz söyleme hakkı, düşünce ve ifade hakkı tanımadıkları, en doğal hak olarak eleştirinin ihanetle eşdeğer tutulduğu, kendileri gibi düşünmeyen herkese en galiz sözlerle saldırıldığı;

Yangın yerine dönen coğrafyamızda, akan kanı durdurmak yerine perde arkasından ellerine masumların kanı bulaşmışlara kol kanat gerildiği, bunlarla ticaret bile yapıldığı, kanla yıkanan bu devasa gelirlerin birilerinin servet edinme aracı haline getirildiği;

Tüm bu yaşananlar karşısında sessiz yığınların adeta bir kurtarıcı gibi yaklaştıkları sivil toplum örgütlerinin, derneklerin, vakıfların, sendikaların ve dahi siyasi partilerin; yerel ve merkezi siyasi iktidar sahiplerine hoş görünmek için, yaranmak için, kendi şahsi istikbal heveslerini tatmin etmek için, kendi koltuklarında daha uzun süre kalabilmek için, kendi ekonomik kazanımlarını artırmak için büyük bir acz içinde, sessiz ve kayıtsız kaldıkları gibi bilakis bu karanlık sürece göz göre göre destek verdikleri;

Bir karanlık dönemden geçiyoruz… Ülkemiz ve milletimiz adına büyük üzüntü ve kaygı duyuyoruz.

Bu karanlık dönemden de kurtuluşumuz, bir kez daha, ülkemizin ve milletimizin istiklâli ve istikbâli yine Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, asil Türk Milletinin, Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarının, hukuk ve adaletin, eşitlik ve hoşgörünün, demokrasi ve insan haklarının, emeğin ve alınterinin tertemiz, onurlu mücadelesi ile mümkün olabilecektir.

Sendikamız Büro-İş; Vatan, Emek, Cumhuriyet Mücadelesinde; Atatürk ve Cumhuriyetimizin değerlerine, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu ilkesine her zaman ve her zeminde sahip çıkacak, emekten ve alınterinden aldığı güçle mücadelesine var gücüyle devam edecektir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri ile bir kez daha sarsılmaz irademizle, tüm kalbimiz, tüm ruhumuzla ifade ediyoruz:

“Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Biz hiçbir zaman umudumuzu yitirmedik.”

Yitirmeyeceğiz.

 

Merkez Yönetim Kurulu

Sosyal Medyada Paylaş